Nathalie Arthaud: Neden devrimci komünistim?

打印
13 Ocak 2022

10 Nisan Fransa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Lutte Ouvriere adayı Natalie Arthaud'ın seçimlere neden katılıyoruz konusundaki açıklaması: Neden devrimci komünistim?

Ben komünistim çünkü kâr ve kapitalist mülkiyet yarışının bize karşı olduğunu düşünüyorum. Bizi sömürüye, eşitsizliğe, krizlere mahkum ediyorlar. Bizi gezegenin büyük bir kısmının yok olmasına, uluslararası gerilimlere, rekabete ve savaşlara mahkum ediyorlar. Ve sonra gezegeni yok ediyorlar, çünkü zenginlikler sınırsız sömürülüyor, çünkü piyasa ekonomisi insanların ihtiyaçlarını karşılamak için değil, azınlığın servet biriktirmesi için tasarlandı. Ve her şey rekabet yasalarına ve pazara tabi olduğundan, şirket çapında hiçbir şey organize edilmez, gerektiği gibi düzenlenemez, planlanamaz ve bu duyulmamış bir karmaşadır.

Kapitalist toplum muazzam bilimsel ve teknik olanaklar geliştirmiştir. Bu üretim araçları üzerinde mutlak güce sahip olan burjuvazi, onları insanlığın hizmetine sunamaz. Evet, işçiler bunu yapabilecek kapasitedeler, çünkü sistemin tam merkezinde yer alıyorlar ve toplu olarak çalışmasını sağlamakla ilgileniyorlar.

Komünizmin amacı işçilerin siyasal iktidarı ele geçirmeleri ve büyük kapitalist grupları kamulaştırmaları, tüm ekonomiyi toplu ve demokratik olarak yönetmeleridir.

Bu seçimler yoluyla yapılmayacaktır, çünkü seçimler kapitalist sömürü ve tahakkümle ilgili hiçbir şeyi değiştirmez. Buna veya savaş karşıtı önlemlere karşı çıkmak için bile gösteriler, grevler, fabrika işgalleri, hatta ayaklanmalar gereklidir. Öyle mücadeleler içindedir ki işçiler iktidarı ele geçirmeleri gerektiğinin farkına varabilirler. Bunlar toplumu her zaman derinden dönüştüren devrimlerdir. Bu geçmişte de doğruydu, yarın da doğru olacak.

Devrimciyim, neden başkanlığa aday oluyorum?: Cumhurbaşkanı sandalyesine oturmaya aday değilim, bundan daha fazlasını istiyorum: Tüm toplumun değişmesini istiyorum, çünkü kapitalizm devrilmeli! Bu, Élysée Sarayı'nın (Fransa Cumhurbaşkanlığı sarayı) tepesinden değil, iş dünyasının ve ayaklanan gençlerin kolektif mücadelelerle kar ve kapitalist mülkiyet hukukuyla savaşacağı tabandan yapılacaktır.

Üretim sisteminin merkezinde oldukları için, işçiler bu mücadeleye yalnızca sömürüyü kaldırmak için değil, bu kar yarışını ve eşitsizlikler, adaletsizlikler, geri kalmışlık ve barbarlık olayını durdurmak için de öncülük ediyorlar.

Ancak bir ön koşul var : Bu ön koşul, işçilerin kamplarının gücüne olan güvenini yeniden kazanmaları, kendilerine bir parti ve bir sınıf politikası oluşturmalarıdır. Ve eğer seçimler kaderimizi değiştiremezse de, bu partinin ve bu politikanın kendisini ifade etmesine izin veriyorlar. İşçilerin, işsizlerin, gençlerin, bu toplum tarafından ayaklanan herkesin siyasi alanı işgal etmesi gerekiyor. Bu, kapitalizmden başka ufuk tasavvur etmeyen burjuva siyasetçilere bırakılmamalıdır.

İşçiler bana oy vererek, kapitalist sınıfın bizi sömüren ve tüm serveti yutan, emekçilerin ihtiyaçlarının, çıkarlarının tam tersi olan ihtiyaçlarını, çıkarlarını onaylayacaklar. Tüm toplumun çalışmasını sağlama gururunu teyit ederek kendilerini görünür kılacaklardır. Büyük patronlarla ve finansörlerle yüzleşme gereğini doğrulayacaklar. Bunu yaparken, ana olguyu yani kapitalizmi yok etme umuduyla gelecek mücadeleleri hazırlayacaklar.

Mücadele programım: 3,5 milyondan fazla işsiz insan var ve Macron işsizlik rakamlarından memnun! Ve aslında, birbirini izleyen tüm politikacılar kitlesel işsizliği ve güvensizliği kabul ettiler, çünkü işçi sınıfının kadınlarını ve erkeklerini pek umursamıyorlar. Yani bunun tam tersi, hedefimiz sıfır işsizlik olmak zorunda. Geçimini sağlayabilmek herkes için bir zorunluluktur. Sıfır işsiz, mevcut işi ortaklaşa paylaşarak, ücretlerde bir düşüş olmadan ve yeni faydalı işler yaratarak mümkündür; ve hastanelerdeki, huzurevlerindeki veya eğitim sektöründeki mevcut eleman eksikliği görüldüğünde, bunun yaratılması gerekir.

Ve elbette, ücretlerde, ödeneklerde ve emeklilik maaşlarında genel ve büyük bir artış gereklidir. İhtiyaç duyulan, kırıntılar değil, ayda 300, 400, 500 avroluk artışlar. Enflasyondan dolayı, kaynaklanan faydayı kaybetmemek için işçilerin gelirlerinin fiyatlardaki reel artışı takip etmesi gerekmektedir.....

Yaşamamız için neyin gerekli olduğunu isteyelim: tüm toplumu biz çalıştırıyoruz, vazgeçilemez temel gücüz, kendimizi küçük görmek için hiçbir neden yok! Eğer patrona, yaşamamıza karar etmeye devam etmesine izin verirsek, kedimizi sonuna kadar feda etmeye devam edeceğiz. Tersine akıl yürütmek gerekiyor. Toplum önce emekçilerin ihtiyaçlarına cevap vermeli ve bu, işverenlere "ne pahasına olursa olsun" yapılmalı! Ve eğer kapitalist sistem buna muktedir değilse, o devrilmeli!

Benim programımın seçmeni yemleyip, çöpe atması gereken bir seçim programlarıyla hiçbir ilgisi yok, çünkü Medef (Fransız Patronlar örgütü) buna karşı çıkıyor. Bu, emekçiler için büyük patronlardan ve hükümetten bir güç dengesi yoluyla koparılması gereken bir dizi hayati hedeftir.

Bu güç dengesinde, işçilerin denetimine olan talep belirleyici bir rol oynayacaktır: işletmelerin hesaplarında ne kadar para olduğunu bilmek, marjları, karları ve bunlarla yapılan kullanımı bilmek gerekir. Bu gerçek demokrasi olurdu : yani şirketleri yöneten emekçiler tercihlerine ve önceliklerine karar verebilmelidirler.

Neden işçi kampından olduğumu iddia ediyorum? : Kendim için işçi kampındayım diyorum çünkü toplum iki kampa bölünmüş durumda. Bir yandan kapitalist bir azınlık, büyük bir patronlar, sermayesini büyüterek sömürüden zenginleşen büyük bir burjuvazi var. Öte yandan, ağızlarında gümüş bir kaşıkla doğmamış ve zahmetli bir hayatı olan kadınlar ve erkekler.

Bazıları maaşlı, bazıları işsiz ya da birkaç saatlik çalışma ile mücadele ediyor, yine de diğerleri iş şartları tarafından yıprandı ve devre dışı bırakıldı. Kimseyi sömürmeyen ve sabahtan akşama kadar hile yapmayan serbest meslek sahibi emekçiler ya da bu toplumdaki işlerin ilki sayılabilecek ev hanımları da var.

Kapitalist azınlık bu kampın sömürülmesinden, talihsizliklerinden, yoksullaşmasından büyür. Şirketler ne kadar kârlı olursa, büyük hissedarlar o kadar açgözlüdür ve işçileri daha çok sömürürler. Daha zengin bir burjuva toplumu, kitleleri daha az eğitmek için, bakım veya yaşlıların yaşamı için araçlar verir!

İşçilerin çıkarlarını savunmaları gerekir, kapitalist sınıfla güç dengesini tersine çevirmeleri gerekir. Bu mücadele onları er ya da geç toplumun tamamını ve temelini, kapitalizmi sorgulamaya itecektir.

İşçiler sadece en çok sömürülenler değil, yarının savaşçılarıdır. Kapitalizmi devirebilecek ve yeni bir toplum yaratabilecek tek devrimci güç onlardır. Kaderlerini işçi kampına bağlayarak, daha adil ve daha insani bir dünya hayal eden tüm isyancılar bunu başarabilecekler.

Neden enternasyonalistim? : Fransız Komünist Partisi'nden (PCF) aşırı sağcı Rassemblement national'a (Ulusal Birliğe) kadar tüm büyük partilerden adaylar Fransa kelimesini olağanüstü bir şekilde kullanıyorlar. Ancak Fransa'nın çıkarlarından ya da büyüklüğünden bahsetmek her zaman Arnault, Peugeot, Michelin ya da Drahi gibi büyük patronların çıkarlarını ve büyüklüğünü savunmaktır, asla işçilerin ve en fakirlerin değil.

Egemen sınıfların saygı göstermemizi istediği "vatan", yalnızca işçi sınıfları için giderek daha kötü bir çalışma hayatı vaat ediyor ve çoğu durumda halkların sırtında yürütülen kanlı pazarlıklardan, utanmaz yağmalardan kaynaklanıyor. Marks ve Engels'i Komünist Parti Manifestosu'nu yazmaya iten de buydu: "Proleterlerin vatanı yoktur. »

Enternasyonalist olduğumu iddia ediyorum, çünkü kapitalizm uluslararası ölçekte gelişti, piyasayı ve uluslararası işbölümünü küresel düzeye genişletti. Bu nedenle kapitalist sömürünün dayandığı işçi sınıfı, kendisini özgürleştirebilen, burjuvazinin gücünü kalıcı olarak devirebilen ve ekonomiyi ancak küresel ölçekte yeniden örgütleyebilen uluslararası bir sınıftır.

Pandeminin (Kovid19) yanı sıra iklim krizi ve ekonomik kriz iç içe geçmiştir; bu ise artık ulusal düzeyde bir çözüm olmadığını gösteriyor. Bütün halkların kardeşçe işbirliğine doğru ilerlemek gerekiyor. Bu ancak büyük güçlerin ve iktidarlarının yoksul ülkeler üzerindeki emperyalist egemenliğinin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır.

O zaman gezegenin bir ucundan diğerine eşitlikçi ve kardeşçe ilişkiler kurabileceğiz ve de gerçekten insanlık hakkında konuşabileceğiz.

Aşırı sağa karşı nasıl savaşılır?: İşçi kampı, bütün kadın ve erkekler kökenleri , tüm cilt renkleri ne olursa olsuna, dinleri farklı olsun ya da hiç olmasın birleştiriyor. Birlikte acı çekiyoruz, birlikte çalışıyoruz ve birlikte savaşmaya gönderiliyoruz. Ortak çıkarları ve ortak mücadelesi olan bir ve aynı kampı oluşturmak siyasi bilinç haline gelmelidir: bu, büyük patronlara karşı örgütlenmek ve kendimizi savunmak için gereklidir.

Irkçılığa, aşırı sağın damıttığı ve hem sağın hem de solun birçok burjuva siyasetçisi tarafından yayılan bölünme zehrine karşı en iyi siper, bizi sömürenlere karşı birlikte savaşmaktır. Ortak bir özgürleşme politikası ve bakış açısına sahip olmaktır.

Hareket özgürlüğü !: Başkanlık seçimi kampanyasının başlangıcı ile gerici, göçmen karşıtı, ırkçı bir kampanya başlatıldı; ben bu yönelimin aksine, göç etmek zorunda kalan kadın ve erkeklere "hoş geldiniz" demekten gurur duyuyorum. Belarüs ve Polonya sınırında kitle halinde olan kadın ve erkeklerin, Calais'te bulunanların, Manş Denizi'ni kendi hayatlarını tehlikeye atarak geçmeye çalışanların kampımın, işçi kampının ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünen az sayıdaki adaydan biriyim. Onların tehdit olarak sunulmaları benim için asla kabul edilemez....

Sınırlar sadece en fakirler için, gerçekte işçiler için vardır, çünkü büyük ve dolu bir cüzdanınız olduğunda, milyoner olduğunuzda, sınırı geçmek basit bir idari formalitedir. Kollarını açarak karşılanıyorlar! Hiç kimse Katar Emiri'ne göçmen demedi, onun için büyük Paris otelleri her zaman açıktır.

Bu nedenle, hareket ve yerleşim özgürlüğü talep etmeli ve kardeş olarak yurtlarından sürülen bu kadın ve erkekleri ağırlamaya hazırlanmalıyız; çünkü çoğu, yarın mezbahalarda veya inşaatlarda, çalışacak. Onlar bizim acı çeken kardeşlerimiz olacaklar ve onlara nasıl hitap edeceğimizi bilirsek, onlar bizim savaş kardeşlerimiz olacaklar ve şüphesiz tecrübeleri ve cesaretleriyle değerli bir güç katacaklar.

Aynı kapitalistlerin hizmetinde sol ve sağ.....: Sosyalist Partisi'nin ve FKP'nin (Fransız Komünist Partisi) çöküşü bence bir orta yolun olmadığının kanıtıdır: kapitalizm, ya onunla yıkılma noktasına kadar savaşırız ya da sonunda onunla bütünleşir ve onun çarklarından biri oluruz. Bu, beni devrimci komünist inançlarımda güçlendiriyor.

Ekoloji ve iklim sorunu: Bazı çevrecilere, tüm sistemi gözden geçirmenin gerekli olduğunu açıklamak gerekli. Ama bu sistemin bir adı var: kapitalizm... Üretim araçlarının, rekabetin, pazarın özel mülkiyetine dayanır. Ve kendi başına karar veren ve cüzdanının ucundan başka bir şey görmeyen bir sosyal sınıf tarafından yönetiliyor.

Bu sistemde üretim araçlarını toplumsal ve rasyonel olarak düşünmek ve örgütlemek için hiçbir şey yapılmaz. Toplu ölçekte kaynak tasarrufu yapmak, ulaşım veya dağıtımdaki karmaşayı azaltmak için hiçbir şey planlanmamıştır, düwenlenmemiştir.

Ve her neyse, kapitalist sistem nüfusun yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için değil, kâr elde etmek için çalışıyor. Kapitalistlerin amacı yoksulları beslemekten, koşullarını iyileitirmekten çok, yatlarda yaşamak, lüks otellerde gecelemek, uzay yürüyüşleri yapmak vb. gibidir...

Yani, ekolojik geçiş veya planlama hakkında konuşmak iyidir. Ancak, özel mülkiyeti üretim araçlarından kurtarma ve dolayısıyla kapitalist sınıfın üretken sistem üzerindeki korunan avını ortadan kaldırma arzusu yoksa, bu bir aldatmacadır.

Ne tür bir parti gerekiyor?: İktidara geldikten sonra "ceketlerini teslim ettikleri" için tüm siyasetçilerin çürümüş olduğu duygusu, işçi sınıflarını siyaseti, militanlığı ve ister siyasetçilerin partileri olsun, ister İşçi Mücadelesi gibi eylemcilerin partileri olsun tüm partileri reddetmeye yöneltmiştir.

Bebek banyo suyuyla birlikte dışarı atılmamalıdır. Burjuva partilerinin, savundukları sistem gibi, yükselişlerinin zirveye ulaşması olması şaşırtıcı değildir. Bundan çıkarılacak tek sonuç, toplumu değiştirme ihtimali olan işçilerin kendilerini kendi partilerinde örgütlemeleri gerektiğidir.

Diğer partiler gibi bir parti değil. Profesyonel politikacıların partisi değil, ama parti, çalışanların işsizlerin, emeklilerin partisi olmalı. İşçilerin oluşturduğu ve yönettiği, burjuvazinin günlük siyasetini etkileyebilecek bir parti. Kurumlarda seçim ve koltuk aramayan, ancak sömürülenleri kendilerini savunmaya teşvik etmek, iktidarı ele geçirme mücadelesine kadar sömürüye karşı tüm savaşlarla mücadele etmek için inşa edilmiş bir parti olmalı. İşçi sınıfının kapasitesine güven veren bir parti olmalı, çünkü gerçekte zaten onun sayesinde tüm toplum ayağa kalkabiliyor. Bu nedenle bu parti, işçi sınıfının burjuvazinin yerine toplumu yönlendirmesi gerektiğine ikna olmuş bir parti olarak toplumu burjuvaziden çok daha iyi yönetebilir.

Devrimci bir partinin ancak devrimci dönemlerde ivme kazanabileceğinden eminiz ve böyle bir parti yoktan var edilemez. Kendisini inşa etme hedefini belirleyen bir devrimci militan çekirdeğinin zaten olması gerekiyor. Yapmaya çalıştığımız şey de budur.

13 Ocak 2022