Putin'in başlangıç amacı şimşek gibi hızlı ve kısa süreli bir savaşla Batı yanlısı ve yolsuzluklara batmış Ukrayna rejimini devirmekti. Ama bunu kaçırdı, başaramadı. Savaş şu anda 4. haftasına girmiş bulunuyor. Rus ordusunun sadece askeri yerleri, iletişim merkezlerini ve havaalanlarını hedef alacağını söylediği dönem sona erdi. Bugün Mariupol ve Harkov'u (Kharkiv) harabeye çeviren İkinci Dünya Savaşı benzeri kitlesel bombardımanlar sözkonusu.
Ukrayna ordusunun, Rus ordusu gibi kendisindan daha çok sayıda ve askeri malzeme anlamında daha donanımlı bir orduya dayanma kapasitesi ve aslında Rusya ile 8 yıl önce Donbass ertrafında başlamış olan bu savaşta Ukrayna ordusunu ve bu orduyu besleyen aşırı sağ milisler, silah, danışmanlık ve mali yardım anlamında, başta ABD olmak üzere, emperyalist güçlerin desteğinden yararlanıyor.
Ukrayna, resmi olarak NATO'ya üye olmasa bile, kendisini yöneten rejim, göreve başlamasından itibaren ABD tarafından yönetilen emperyalist kampın bir parçası olmayı tercih etti.
Aynen, diktatör bir rejime karşı demokrasi mücadelesine başvurma olgusu gibi, NATO'nun bu savaşa resmi olarak katılımını reddetmek için « halkların kendi kaderini tayin hakkı » ilkesine başvurup onu beyan etmek bir sahtekarlık anlamına geliyor.
Putin tartışma götürmez bir biçimde, Rus ayrıcalıklı sınıfının, bürokrasinin ve bürokrasiden doğan milyarder oligarkların baş temsilcisi olan bir diktatör.
Bu, her şeyden önce, bürokratların ve oligarkların ayrıcalıklarını garantilemek için yoksulluk içinde tutulan sömürülen sınıfa karşı bir diktatörlük, ama aynı zamanda da, emperyalist Batı'nın özellikle de Fransız Total, Auchan, Renault ve birkaç diğerleri gibi büyük şirketlerinin yararına bir diktatörlük. ,.
Putin'in artan otoriterliği, onun Rusya'nın içinde dikey iktidarı yeniden kurma, dışarıda NATO tarafından ülkenin artan kuşatılmasına tepki gösterme tutku ve ihtirasları, bürokrasinin Yeltsin zamanındaki eski SSCB'nin dağılmasına tepkisini ifade ediyor.
Rus işçi sınıfı üzerindeki diktatörlük ve halkların hor görilmesi
Ancak Batı'nın silah tedariki, Ukrayna devletinin Rus ordusuna karşı koyma kapasitesini ve yeteneğini tam olarak açıklamıyor. Bütün bunlara bir de Putin ve onun generallerinin, temel, sosyal hataları halkların milli özlem duygularını küçümsemeleri ekleniyor. Bu hata özellikle de büyük oranda iç içe geçmiş, birbirine karışmış iki kardeş halk söz konusu olduğu ve kendilerini daha da karmaşık bir biçimde ifade ettikleri için daha da büyüyor.
Ukrayna'nın işgali sırasında, Rus bürokrasisi ordusu bir kurtarıcı olarak karşılanmadı. Günler geçtikçe, artık sadece ilk amaçlanan askeri hedefleri değil, giderek daha da artan bir biçimde sivil halkı, nüfusu da hedef alan bombalamaların gittikçe artan barbar karakterleri, Rusça konuşan bileşeni de dahil olmak üzere Ukrayna halkının büyük bir bölümünün direnme iradesi olmasa bile, sadece korku ve dehşeti güçlendirebildi.
Putin Rus işçileri ile Ukrayna başta olmak üzere çarlık monarşisi tarafından daha önce ezilen tüm ulusların işçilerini aynı mücadelede içinde birleştirmeyi başaran Lenin döneminin Bolşeviklerinin politikasını kınayarak ve Ulusların hakları konusunda Stalin'in acımasız politikasını model olarak edinerek, bir yandan Ukrayna halkını milliyetçi aşırı sağın kollarına atarkan, diğer yandan da NATO'nun kredisini arttırdı ve güçlendirdi.
NATO'yu güçlendiren bir başka yön daha sözkonusu : Savaş, uzadıkça, SSCB'nin dağılmasından doğan devletlerin hükümetlerini mesafe koymaya uzaklaşmaya yöneltiyor. Sadece yöneticileri Batı kampına katılmayı arzulayan Gürcistan veya Moldova sözkonusu değil, ama aynı zamanda da liderleri Kazakistan veya Özbekistan gibi Moskova bakımından en iyi, en sempatik konumda olan ülkeler de sözkonusu. Belarus'taki Lukashenko kadar Putin'in de suç ortağı olmadan, bu iki «yakın yabancı» ülkenin liderleri şimdiye kadar siyasi, diplomatik ve aynı zamanda da ekonomik açıdan Rusya ile az ya da çok ilişkiliydiler. Ama bu durum değişiyor.
İşgal, bu devletlerin liderlerini iki savaşan ülke arasında seçim yapmaya zorluyor. Ve aynı kampta yer almak yerine, giderek daha da fazla Batı'ya doğru bakıyorlar ve bunu ileri sürmekte ısrar ediyorlar. Moskova satrapı (otoritesini zalimce kullanan zengin ve güçlü adam), akaryakıt fiyatlarındaki artışlara ve onları belirleyen rejime karşı ayaklanan işçi sınıfını bastırmak için araya girerek kısa süre önce kurtardığı Kazakistan'daki benzerlerinin sadakatsizliğini özellikle takdir etmiş olmalı.
Emperyalist güçlerin şu anda SSCB'nin dağılmasından doğan Devletlerin hepsinde gerçekleştirdikleri diplomatik etkinliklerin yoğunluğunu ve de batılı tröstlerin bu Devletlerde ikiye katlanan lobi faaliyetini tahmin etmek çok da zor değil...
İttifakları gelecekteki savaşlardan önce pekiştirmek, güçlendirmek için
Ukrayna'ya karşı yapılan Rus saldırısı, savaşın gelecekteki genelleşmesi koşullarında, nasıl bir ittifaklar sisteminin ortaya koyulacağına katkıda bulunuyor. ABD ise yine bu aynı kaygıyla, geleceğini Rusya'ya çok fazla bağlayan Çin'in cesaretini kırmak, onu engellemek için bu durumdan yararlanıyor.
Bombardımanların vahşetine rağmen, bu iki kampın temsilcileri arasındaki müzakereler devam ediyor. Bu savaşın iki tarafı, Rus bürokratları ve oligarkları ile Ukraynalıların emperyalist güçler tarafından desteklenen bürokratları ve oligarkları, belki de her iki tarafın da kaybetmediklerini ileri sürebilmelerini ve böylece de görünüşü kurtarmalarını sağlayacak bir uzlaşma bulacaklar.
Zelenski, Kırım'ı, ayrıca Donbass'ın tamamını veya bir kısmını kaybetmenin yasını tutmaya hazır görünüyor. Putin ise Kiev'de Rus yanlısı bir hükümet kurmadaki başarısızlığını rahatlıkla gizleyebilir, ancak bu yolla NATO üst düzey yöneticileri karşısında askeri gücünün sınırlılığını da ifşa etmiş olacak. Bu başarısızlık onun, bürokrasinin ve milyarder oligarkların başındaki konumunu kaybetmesine mal olabilir.
Mevcut müzakerelerin nasıl bir uzlaşmaya ulaşabileceği bilinmiyor. Onları birbirlerine benzer kılan şey, iki devletin liderlerinin de, bir yandan halklarının canıyla savaş yürütürken, diğer yandan da kendi sömürülenlerine karşı derinden bir suç ortaklığı yapmaları olarak ortaya çıkıyor. Ve ekonomik krizin bu aşamasındaki savaş, ne emperyalist tröstlerin ne de binlerce bağla birbirlerine bağlı oldukları Rus ve Ukraynalı oligarkların işlerine yarıyor, yardımcı oluyor.
Kısa vadeli bir ateşkesle müdahale edilse bile, halk sınıflarının ödeyeceği bir fatura, bir maliyet olacak. Ölümler, sürgünler ve Ukrayna'daki yıkım. Rusya'da ise yaptırımlarla ağırlaşan bir ekonomik çöküş. İki kardeş halk bir kan nehriyle giderek daha da çok birbirlerinden ayrılıyor.
Genelleşmiş bir savaşa doğru mu?
Bugün,kaçınılmaz bir biçimde savaşın genelleşmesine yol açan İkinci Dünya Savaşı'ndan ve hatta bir dereceye kadar da Birinci Dünya Savaşı'ndan (rakipleri tarafından köşeye sıkıştırılan ve yaşam alanı olmadığı için boğulan bir emperyalizm) öncekiyle aynı tipte bir ekonomik ve politik mekanizma bulunmuyor.
Ama daha şimdiden Jean Jaurès'in ileri sürdüğü çok doğru ama soyut ifadesinin ötesindeyiz : « Kapitalizm içinde, kara bir bulutun bir fırtına taşıması gibi savaşı taşır.»
Ukrayna'daki savaş, belki de geleceğin tarihçileri için gelecekteki genelleşmiş bir savaşın hazırlık aşaması olarak sayılacak. Biraz, İkinci Dünya Savaşı'ndan önce Mussolini'nin birlikleri tarafından Etiyopya'nın, ya da Japonya İmparatorluğu ordusu tarafından Mançurya'yı işgali, silahlanma yarışıyla birlikte, paralı askerlerin zeminin hazırlaması, kamuoyunun manipüle edilmesi, nüfusun bir yönetim altında birleştirilmesi, kitle katliamları döneminde olduğu gibi...
Kriz durumunun iç içe geçmesi ve her birinin savaş endişeleri, bir «kendini gerçekleştirme» sürecini tetikleyebilir. Yani savaş, krizi ağırlaştırarak, güçler dengesini alt üst ederek, emperyalist güçlerin kendi aralarındaki çelişkileri vurgulayarak genelleşmiş savaşa yol açan bir mekanizmaya doğru itiyor. Sadece Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında olanlar üzerinden akıl yürütmemek gerekiyor. Dahası, bu iki savaş sadece şu konuda özdeşti : bu iki savaş da, emperyalizmin yöneldiği barbarlığı, yani çürüyen kapitalizmi somutlaştırdılar.
Şu an için, ABD'nin hakimiyeti altındaki askeri örgütlenme NATO tarafından temsil edilen emperyalist kamp, bir yandan bazan Çin'i, bazan da Rusya'yı kuşatma mekanizmalarını güçlendirirken, diğer yandan da savaşta olmadığını ileri sürebilmek için çok sayıda önlemler alıyor.
Bürokrasinin zirvesindekilerle umduğu yıldırım savaşının başarısızlığıyla köşeye sıkışan Putin'in inisiyatifinde, Moldova'da, Gürcistan'da veya başka bir yerde aldatmaya, olmayana inandırmaya çalışan, birkaç olanaklı yol görülebilir.
NATO'ya gelince, hem saldırgan görünmemeye özen gösteriyor, hem de Ukrayna'ya giderek daha artan miktarlarda silah göndermeye devam ediyor ve bu da kaymalara yol açabilir.
Ancak, bir kere daha, herkesin herkese bağımlı olduğu aşırı küreselleşmiş bir ekonomide sürmekte olan savaşla derinleşen krizin daha da ağırlaşması savaşın genelleşmesini kaçınılmaz kılıyor.
« Çanların kimin için çaldığını sormam senin için çalıyorlar. » Proletarya kapitalizmi, üretim araçlarının özel mülkiyetini, rekabeti, yani kısaca savaşı kendisinde taşıyan, beraberinde getiren ekonomik savaşı yok etmediği sürece, bu durum böyle devam edecek.
23 Mart 2022