Lutte de Classe N° 207'de (Nisan-Mayıs 2020) yayınlandı)
* * * * * * * * *
Tabii ki, yeni bir virüsün ve neden olduğu salgının ortaya çıkması bilim insanlarına ve aynı şekilde tüm topluma, tüm insanlığa yeni bir sorun oluşturmaktadır. Fakat insanlık tarihi bunun gibi sorunlarla doludur. Sadece bu temel nedenle, birden fazla virüs veya bakteri formunun aynı canlı dünyanın bir parçası olmasından, bazıları için insan vücudunun iyiliği, diğerleri için kötü olmasından ve tüm canlıların zamanın en başından beri birbirleriyle etkileşime girmiş olmasından değildir. Ama aynı zamanda da insan topluluğunun, özellikle de Neolitik Devrim'den bu yana çok sayıda salgın yaşadığı içindir.
İnsanlar ve çevreleri
Homo sapiens'in ortaya çıkışından bu yana, yaşamın ayrılmaz bir parçası olan insanlar, geçimlerini doğadan elde etmek için mücadele ediyorlar. Avcılık ve toplayıcılık günlerinde basit bir vahşi olarak ve daha sonra tarımın icadı, şehirlerin ortaya çıkışı, gittikçe karmaşıklaşan sosyal iş bölümü ile bu doğa üzerinde büyüyen bir ustalık edindiler. İnsan doğayı, üretken faaliyeti aracılığıyla dönüştürürken, kendini de dönüştürür. Bu süreçte bile insanlaşma süreci yaşanır.
bu evrimi anlamak ve aydınlatmak için bilim insanlarının bizim bilgi düzeyimize ulaşmalarından çok önce, toplumun evriminin Marksist vizyonunun kurucuları, insanların doğaya karşı hayatta kalma ve geçimlerini sağlama mücadelesinin, nihayetinde, insan evriminin temeli olduğunu açıklıyorlardı.
Uyarıcı bir başlığa sahip bir metinde, Maymunun bir insana dönüşümünde emeğin rolü (1876), Engels şöyle açıklıyordu : "Sadece insan, bitki ve hayvan dünyasını değiştirip dönüştürerek değil, aynı zamanda da, yaşadığı yer ve çevresinin görünüşünü, iklimini, hatta bitki ve hayvan örtüsünü değiştirip dönüştürerek ve öyle ki bunu aktivitesinin sonuçlarının sadece dünyanın genel olarak ortadan kalkmasıyla ortadan kalkabileceği ölçüe gerçekleştirerek, doğaya damgasını vurmayı başardı"
Bu metnin yazıldığı dönemde, bilimin insanlık tarihini sadece birkaç yüz bin yıl olarak tahmin ettiğinin altını çizmek gerekiyor. Bu günün bilimsel araştırmaları bu tarihi birkaç yıl içinde iki milyondan beş hatta yedi milyon yıla kadar çıkarmıştır.
Yazının icadını izleyen sadece yazılı tarih ele alınırsa, insanlar, Neolitik devrime ve ilk büyük insan yoğunlaşmaları olan şehirlerin oluşturulmasına bağlı olarak, vebadan koleraya kadar salgınlarla ve bunların dünya ekonomisi üzerindeki sonuçlarıyla karşı karşıya kaldılar.
Dünyanın en ölümcül veba salgını Orta Asya'da başladı ve ticaret yollarını izleyerek Çin ve Hindistan'a yayıldı. 1340 civarında Avrupa'ya ulaştı ve kıtaya yayıldı. Dört yıl içinde, sadece Avrupa nüfusunun üçte birinden fazlasının ölümüyle sonuçlanmakla kalmadı, aynı zamanda bu kıtanın tarihini, demografisini ve dolayısıyla üretici gücünü de etkiledi. Büyük Veba salgını öylesine yıkıcıydı ki, Philippe le Bel yönetimindeki Fransa'nın yaklaşık yirmi milyon nüfusunun, 400 yıldan biraz fazla bir süre sonra, yani 1789 devriminden onlarca yıl önce bu aynı düzeye gelmesi önemlidir!
İnsanlar, yüzyıllar boyunca, nedenlerini anlamadan bu salgınların neden olduğu felaketlerle karşı karşıya kaldılar.
19. yüzyıldan önce, korkmuş ve çaresiz kalmış insanlık, sayısız doğa üstü nedenler icat etmeye, tanrı ve şeytanı yardışa çağırmaya, kendini mistisizm ve pişmanlığa vermeye indirgenmişti.
Bir asır önce Pasteur ve Koch mikropların rolünü ve bulaşmasını açığa çıkarmaya başladı. İnsanların bilimsel ustalığı o zamandan beri önemli ölçüde arttı.
Ulusal birlik yok!
Ancak insanoğlu ve sosyal varlık, salgınlara karşı mücadeleyi, salgının meydana geldiği zamandaki sosyal organizasyon çerçevesinde yönlendirir. Mevcut salgına karşı, bu mücadele, toplumun mevcut örgütü, yani kapitalizm ve burjuvazinin saltanatı tarafından dayatılan şekilde ve sınırlarla yürütülüyor. Bu kavga, bu "virüse karşı savaş", Macron'un açıkça ilan ettiği gibi, açıkça kapitalizm yasalarını, değer ve kâr yasalarını yok etmiyor. Onlara kaba bir açıklama getiriyor. Sınıf mücadelesini askıya almaz, sadece hileli sözlerle gizlemeye çalışır.
Burjuvazi iktidarından, sömürüden ve kâr kanunundan kurtulmuş bir toplumun, şimdiye kadar bilinmeyen bir virüsün yolaçtığı dünya çapındaki salgına nasıl karşı koyabileceği konusunda politik kurgu yapmaktan kaçınacağız
Burada sadece bu dönemlerin, devrimci komünist militanlara yüklediği görevler ve bilinçli emekçilere vermesi gereken aydınlanma hakkında konuşmak istiyoruz.
Her türlü ulusal birlik biçiminin reddedilmesiyle başlayalım. Sadece mevcut hükümetin işleyişini sorgulamak sözkonusu değildir, her şeyden önce de geçmişte olduğu gibi gelecekte de burjuva politikasının sürdürülmesinde payları olan burjuva partileriyle bir birlik yapılmasıyla ilgili bir sorun değildir. Sözkonusu olan, bu yönetimi sınıf egemenline karşı savaşmadan eleştirenlerin, anlayışı karartarak, gizleyerek ondan ilham aldığını göstermektir. Onlar, hastane bakıcılardan çöp toplayıcılarına, süpermarket kasiyerlerinden, çalışmaya devam eden fabrika işçilerine kadar, virüsün bulaşma riskine rağmen çalışan, ekonomik ve sosyal yaşamı sürdürmeye devam edenlerin öfkelerini doğru yoldan çıkarıp yanlış bir yola sokuyorlar.
Devrimci komünistler, koruyucu önlemler talep ederek hayatlarını savunan işçilerin tüm mücadelelerinde yer almalı ve bunu yapacak konumda olduklarında onları kışkırtmalıdır. En az siyasallaştırılmış işçiler bile, kendilerini koronavirüse karşı korumak için gerekenleri vermeden işçileri ekonomik faaliyette tutmak isteyen sosyal aldatmacaları bedenlerinde algılarlar. Burjuvazinin hizmetkârlarının tatlı konuşmaları ile maskeler, eldivenler, hidroalkolik sıvılardan başlayarak sağlık güvenliği konularında göze çarpan eksiklikler gerçeği arasındaki çelişkiyi hissediyorlar. Ayrıca, hastane sisteminin bugün bütçe kesintileri, kârlılık için bir yarış, hastaneler için bir finans tuhaflığı, personelde bir azalma için ne kadar bedel ödediğini de görüyorlar. Huzurevlerinde ve hastanelerde çalışanların mücadeleleri, hükümetlerin kibirini unutacak kadar eski değildir; bu, öncekiler gibi, bu sektörlerdeki işçilerin talep ettiklerini reddetmek içindir. Haberler, protestocuların, büyük burjuvazi önünde diz çekmiş olmalarına ve kapitalizmin işleyişinin yasalarına uymalarına, kendini beğenmiş liderlerden daha fazla topluluğun ilgisini temsil ettiğini çarpıcı bir şekilde gösteriyor.
"Virüse karşı savaş" yönetenler tarafından kullanılan bu ifade, öncüllerinin emperyalist savaşları haklı çıkarmak için yazdıkları vatansever bildirileri kadar yanlıştır!
Resmi yalanlar arasındaki bu tutarsızlık, fedakarlık çağrıları ve hayatın gerçekliği, önemseyen, üreten, nakleden herkesin birden fazla ani reaksiyonuna yol açar. İşçiler işe gitmeme hakkını kullanırlar; hastalık iznindeki artışla ifade edildiğini; sosyal yaşam için yararsız olan malları üretme veya taşıma yükümlülüğüne karşı protesto gösterileri ile sonuçlandırırlar.
Bilinçli işçi bu reddini ifade eden kendiliğinden girişimlere katılmalı ve mümkünse onları cesaretlendirimeli, ve aynı zamanda sınıf kardeşlerini bu durumu yaratan sosyal nedenler üzerinde aydınlatmalıdır. Kendisini propagandadan ve kapitalizmin devrilmesi için ajitasyondan korumak amacıyla günlük mücadeleyi ayırmamalıdır.
Örneğin, işçilerin sağlıklarını riske atmaları ve bazı yaşam için zorunlu olmayan mallar üretmeleri için gönderilmelerine karşı çıkmak gerekir. Üretim zincirlerini durduran Peugeot ve Renault'nun rakiplerinden bir adım önde olmak için onları yeniden işi başlatmalarına karşı çıkmak gerekir. Lüks ürünler üreten bantların , bir süre üretimine gerek olmayan malların, savaş çarkının bile dönmeye devam ettiği gerçeğini kınamak gerekiyor.
Kapitalist ekonomiyi çabucak ortaya koyan tek ekonomi olarak düşünenler, ancak Vesoul'daki PSA fabrikasının üretmeye devam ettiği yedek parçaların ambulanslar veya temel gıda ürünlerini taşıyan kamyonlar için de yararlı olduğunu iddia ediyor! Kartonlar yaparak, sosyal ürünlerin onsuz yapabileceği işe yaramaz eşyalarda olduğu gibi, eczane ürünlerini ambalajlamak için de bunu yapan fabrikaların çalışmasını hızlı bir şekilde haklı çıkarıyorlar. Helikopter inşa eden fabrikaları bile haklı çıkarıyorlar. Bütün bu insanlar, kâr için yarışlarının sadece bir yönünün ne olduğunu haklı göstermek için daha kolay bir şekilde bulabilirler, ekonominin işleyişinin farklı yönlerini birbirinden ayırmak yapaydır. Ekonomi bir bütündür.
Neyin gerekli, neyin gerçekten gerekli olmadığını ve neyin zararlı olduğunu incelemekt konusunda durmamalıyız. Her şey bu ihtiyaca kimin karar verdiğine bağlı. Karar veren burjuvazi ve siyasi kaygıları olduğu sürece, hissedarların kârı ekonomik bir gereklilik olurken, bu kârı üreten işçiler için doğru bir maaş ise gereksiz olacaktır!
Sınıf ilişkilerini dönüştürmek
Sorun ekonomiye kimin hakim olduğunu bilmektir. Ekonomiye bütünüyle hakim olan ve bu seçişleri yapan, sömürücü azınlık burjuvazi mi, yoksa sömürülen çoğunluk mu ? Devrimci bir yükseliş döneminde, bu fikir işçilerin üretim üzerindeki kontrolünün geçiş hedefi ile özetlenebilir.
Güçler dengesi izin verdiğinde burjuvaziye emekçiler için olumlu önlemleri dayatmak mümkündür. Ancak ekonomiyi sömürülen çoğunluğun çıkarlarına göre yürütmesini istemek, hatta "talep etmek", bir tekenin süt vermesini istemektir.
Gerekli olan ile gereksiz veya zararlı olan arasındaki ayrım, yalnızca sınıf çıkarları temelinde anlamlıdır. Sıradan zamanlarda bile, bu gezegenin nüfusunun çoğunu düzgün bir şekilde besleyemeyen ve barındıramayan kapitalist ekonomi, üretimi savaş uçaklarının ve bombaların üretim güçlerindeki muazzam bir kısmını için boşa harcıyor ve emekçilerin isyanını engellemek için harcıyor.
Eğer buna bir son vermek istiyorsak, burjuvazinin elinden siyasi güçü almalı ve sınıf ilişkilerini yukarıdan aşağıya dönüştürmeliyiz. Mevcut savaş sadece koronavirüse karşı değil. Egemen sınıfın yanında, esas olarak işçi sınıfına ve daha genel olarak özel çıkarların kolektif çıkar üzerindeki hakimiyetine, yani kapitalizme itiraz edenlere karşı yöneltilir. Bu salgın zamanından önce varolan ve sonra da ortaya çıkan temel soru şudur : onlar mı yoksa biz mi?
Nüfusun büyük bir kısmının soru sorduğu bir dönemde, birincil görevimiz onlara Marksist olarak devrimci olarak cevap vermektir.
Virüse karşı evde kalma süreci, alanda yapılan militan faaliyetler açısından olumsuz olmasına rağmen, bir avantajı sağladı : kültürü arttırmak, kendini eğitme, giderek daha da artan bir biçimde komünist fikirleri edinmek bu fikirlere aşina olmak için zaman sundu. Geçmişte, sürgün ya da hapishane genellikle işçi militanlar için kültürlerini ve eğitimlerini okuma ve tamamlama fırsatı olmuştur. Ve koronavirüse bağlı evde kalma koşulları hala sürgünden daha katlanılabilinirdir. Buna ek olarak, bugün irtibatta kalmak, birbirlerine yardım etmek ve ilişkileri sıklaştırmak için çok sayıda teknik yol da bulunuyor. Uygulama isteği her zaman işçi militanlarının kendilerini günlük sömürünün sonuçlarından kurtarmasının bir yolu olmuştur. Eve kapanma süresi, toplu olarak da dahil olmak üzere, bunu yapmak için iyi bir fırsattır.
Eve kapanma, salgının kontrol altına alındıktan sonra daha etkili hale getirmek için savaşa devam etmek için ek silahlar edinmenin bir yoludur. Virüs yenildiğinde bile, kapitalist sistemin gittikçe battığı kriz devam edecektir. Ve bu kriz, koronavirüs kadar ciddi veya sömürülenler için daha ciddi olma riskiyle karşı karşıyadır. Kapitalist sınıf bir kez daha krizin üstesinden gelmek için kullanacağı araçlar ile sömürülenleri ödetmeye çalışacaktır. Asırlık sosyal devrim mücadelesi devam ediyor.
Engels'in, tarihsel materyalizm ışığında, hayvandan insannın atasına giden evrim vizyonunu özetlediği yukarıda alıntılanan metin, geleceğin çağrışımıyla sonuçlanır : "En gelişmiş sanayi ülkelerinde, doğanın güçlerini evcilleştirdik ve onları insanlara hizmet etmeye zorladık. Üretimi sonsuza dek çoğalttık, o kadar ki bugün bir çocuk eskiden yüz yetişkinden daha fazla üretiyor. Peki sonuç nedir? Her on yılda bir büyük çöküş ile sürekli artan aşırı çalışma ve kitlelerin artan yoksulluğu. Darwin, ekonomistler tarafından tarihin en yüksek fethi olarak kutlanan özgür rekabetin, yaşam için mücadelenin hayvanlar aleminin normal hali olduğunu tasvir edip gösterdiğinde, bunun insanlığın ve özellikle de çağdaşlarının ne kadar acı bir hicivi, yergisi olduğunu bilmiyordu. Sadece, üretimin ve dağıtımın planlı olduğu, toplumsal üretimin bilinçli bir örgütlenmesi, genel olarak üretimin onu bir tür olarak yükseltmesiyle aynı biçimde, sosyal açıdan, insanları geri kalan hayvanlar dünyasının daha üst düzeyine yükseltebilir. Tarihsel evrim böyle bir organizasyonu her geçen gün daha kaçınılmaz, ama her geçen gün daha da olanaklı kılmaktadır. Böylece, insanların kendileri ve onlarla birlikte, faaliyetlerinin tüm dalları, özellikle de doğa bilimleri, kendilerinden öncekileri en derin gölgeye atacak bir ilerleme kaydedecek. "
Metin, yazıldığı zamanın izlerini yaşıyor. Ancak çağrıştırdığı gelecek, devrimci komünist olduklarını iddia edenlerin nihai hedefi olmaya devam ediyor.
Lutte de Classe - LDC - (Sınıf Mücadelesi), N° : 207 - 2 Nisan 2020